İtibar paradan daha değerlidir
-I-
İtibar paradan daha değerlidir
Demiş: (Publilius Syrus)
sonradan keşfetti(!) “bizim mahallenin(!)-ne demekse artık, kaç kişiyse- putperestleri
“itibar açlığından” gebermek üzere
kapkaççılar yerleşti baş köşeye
E, paranızın verdiği itibar(!) yetmedi mi?
niye bir birinizin üzerine…
ayıp değil mi?
anladınız sonunda madem –e tabii tehlike geçince-
“itibâr paradan daha değerlidir”
anladınız sonunda madem-tehlike geçince-, hazır sahne ve ayna;
hadi soyunun bakalım!
-e sanat(!) için gerekiyor tabii-
"keyfiyet" filân?
-şundan bir iki tane daha takalım! -oldu mu bak bakalım!
-II-
Dürüstlüğü değil, “dürüst bilinmeyi”(!) seçtiler,
Müslüman "olmayı-oluşu" daim kılmayı, değil, “gibi” olmayı, yiğit olmayı değil “yiğit bilinmeyi”…
dürüst olmadılar hiçbir zaman
hep kazanmak peşindeydiler…
-kazan da nasıl kazanırsan kazan!-
öyle değil mi lan!
kazandılar… “paranın ..ına koydular”…
sonra dönüp, “fikrin”…
ama nedendir bilinmez, paranın sağladığı itibarla doymadılar
kıvrım kıvrım kıvranırken “itibar açlığından”
bir anda sarılıp birbirlerine, -oh ne âlâ-
sahnede striptize, jartiyerler kalite:
“fikrin, mücadelenin, kavganın, “prestiji-itibarı” da bizim olacak!”;
-kaç para lan bunlar?
bastılar parayı aldılar!
helal olsun adamlara(!)
-ne kızıyorsun olm, parasını verdik ya!
*
fikir biriktirmek para biriktirmeye benzemez tabii
birini saklayacak birini dağıtacaksın
-niye saklıyorsun onu da bilmiyorum-
-normal olan bu!- (normal değil tabii ki)
ama alışmışlar parayı saklamaya
fikri de “saklanacak” diye, saklanarak arkasına
o sefil, bu rezil, şu haysiyetsiz
birleşmişler yan yana
oysa dün kaçıyorlardı, tehlike vardı
şimdi geçti tehlike buyurun en öne
striptizci-sansürcü-kapkaççı (....) çetesi deyince alınıyorlar!
Hmmm…
dağdan gelip bağdakini kovuyor
gelip sofrada başköşeye oturuyor
-itibar açlığı içinde-haysiyetsiz adamlar-
etraf temennada:
-“sen haklısın musa ama karnımızı firavun doyuruyor!”
Yahudilerin Hz. Musa’ya “inanması”(!) gibi
“pazarlıkla inanıyorlar”(!), hakikate…
“tehlike ânında” mı?
-ne itibarı kardeşim, ne açlığı, kaç, kaç, kaç….
*
suretâ… -dışın dış yüzünden-
“inandık” dedikleri
“Allah”ı yok bildiler sonra, “rızasını” hiç
şöhret derdinde üç tane piç
pezevenk sofrasında meze
*
Ah ismet, ah özel senin diyorlar bu söz de:
"yola inanmış adamlarla çıkılır, “iknâ edilmiş” olanlarla değil!"
tanrı diye bildikleri tek şey; para, önünde eğil!
biraz daha, biraz daha, eğil eğil…
*
Katıksız ibnesin ibne olmaya da
Şiirde yakışıksız kaçıyor tabii bu da.
*
-III-
"biz burda fikir konuşuyoruz kardeşim; auu auuu, auuu"
İşte;
“Sokrates’in bu tutumu
“insanların mantıksal akıl yürütmelerle
şeylerin gerçek doğalarını kavrayabilecekleri yanılsamasına inanmalarının da başlangıcıdır”
diyor adam
ne kadar doğru şöyle düşününce;
ben o kadar –ifade çetinliği içinde-
dilim döndüğünce
siyasî-ahlâkî-ideolojik-insanî gerekçelerle
izâh çabasıyla temellendiriyorum “hakikati”
-bak bu konuda doğru olan bu, hakikat de bu!
-muhatap gayet temkinli-(!)
“ikna”(!) olmuyor seninki bir türlü
ama –konuşma özürlü-au auuu aaauuuu ile
iki fıs fıs, bir tıs tıs,
Aaaa! bir de bakıyorsun ki “iknâ”(!) olmuş hepsi
dünyanın en acayip işlerinden değil mi şimdi bu?
“mahallenin kedicikleri”nden bahsediyorum tabii ki!
öyleyse canlarım benim
“insanca” değil sizin lisanınız, insanlıktan da anlamazsınız
size “auu, uuuaa, auuu” diye sesler çıkaran biri lazım
karşılıklı güzel güzel muhabbet edersiniz
-auuu
-uuuaaa
-auuu
-oh oh… ah ahh...
ne güzel “anlaşıyorsunuz” maşallah!
muhabbetiniz bol olsun!
-bakalım birbirinizi ne kadar idare edeceksiniz?-
-IV-
çok şiddetli bir “küsme eylemi…”
o kadar şiddetli ki
imkânsız hasar tespiti…
yer ile yeksân ettiler beni!
sanırsın
“esnaf takımının makyaj niyetine takıp takıştırdığı
-sürüp sürüştürdüğü- “boncuklu itibar şirketi”(!)
sonra ondan daha şiddetli
birbirlerine gerilerini döndüler
aman ha haman, çok tehlikelidir bunların küsme eylemi(!)
madem işler böyle yürüyor sevgili okuyucularım
bir “şiddetli küsme eylemi” de ben patlatayım;
Çok şiddetli bir “küsme” eylemiyle küsüyorum
Bu “küsme eylemi” ile sizleri ciddi olarak cezalandırdığımı düşünüyorum!
Fikir, tartışma, eleştiri, kritik gibi gayet “insanî ve ideolojik” tavırlar –dünya görüşünün temel kavramları üzerinden yürütülmesi gereken tartışmalar- bu mahlûklara göre değil!
-çok şiddetli küsüyor adamlar, aman ha aman!-
Çünkü bunlar daha
“içgüdü” düzeyinden “şuur” aşamasına geçememiş, /“dava ve mücadele”(!) adamları, o yüzden de “mamayı, parayı, mevkiyi, makamı, şöhreti” görür görmez, Freudyen mantığın dışında hiçbir şeyle açıklanamayan “davranış bozuklukları” sergiliyorlar…
Biz de oturmuş, “Bunu niye yapıyorlar, bunun anlamı nedir, maksadı nedir, niçini nedir? Bir Müslüman bunu nasıl yapar, niçin yapar?” diye kafa yoruyoruz!
Fikir, tartışma, eleştiri, kritik gibi –dünya görüşünü diri tutacak, (ölü kalıplar halinde kitaplarda, raflarda, çürümesini önleyecek) kitlelere, gençlere ulaştıracak- insanî ve ideolojik tavırlar, bu tür mahlûkların hiç tanımadığı, bilmediği, anlamadığı kavramlarmış! O yüzden de “sahnede striptiz” gösterisi yapıp, adına “İslâmî faaliyet” diyorlar! (Biz de salak salak, “bunlar bunları niye yapıyorlar?” filân diye anlamaya çalışıyoruz iyi mi? Şemşettin?)
Zaten bunlardan bu tür “İnsanî ve ideolojik” bir yaklaşım beklemek de çok abes!
O yüzden ben şahsen;
-“Bunlar bana niye böyle yapıyorlar?” diye anlamaya çalışacağıma, ben de bu "içgüdülerine sadık" adamlar gibi, “çok şiddetli bir küsme eylemi” ile bunlara karşılık vermeliydim!
İşte şimdi veriyorum!
İyi dinleyin:
Hepinize “küstüm lan!”… şimdi …tirin gidin!