Red-diye -I-
-I-
sonra tohum çatladı sessizce
sonra koşan kısrak
sonra sabır taşı
en son ben çatladım dinmeyen bir öfkeyle
-büyük bir gürültüyle-
en son tükendi hiçe döndü herşey
En son kurumuş bir yaprak gibi /dağıldık parçalanarak
parçalandık dağılarak
“normal”i unuttuk –aykırı da değiliz-
kötülüğün en dibinde-sıradanlaşarak
sıradandan da sıradan…
-geç sıraya sıradan-
*
-II-
yüz kere ölmem gerekirdi şimdiye
ama ölmedim, ölmedim işte...
yumruğum sıkılı öfkeyle
bekliyorum...
yeni bir şey söylemiyorum elbette
ama nihayetinde
herşey toprağa “teslim” edilir…
günü geldiğinde…
*
Ölmüşüz /ağlayanımız yok/
hala gözyaşı süzülüyor cesedimizden…
*
-III-
üç domuz, kedi taklidi yaparak geçiyor önümden
ne kadar da emin(!) kendilerinden
-erkek kılığında “bağyan”-
“fikiiiir mikiiiir’
-ne fikri lan!
*
-IV-
Dünya cehenneminde/ bilinir-bilinmez/ kimsesizleriz…
Bir söze iner hayat/ nihayetinde
bir sözden ibarettir…
o da –çoğunlukla- yitip gider anlaşılmadan
*
hep bir yerlere yetişmeye çalışıyorum sürekli
yetiştiğim yerler az önce boşalmış oluyor her seferinde
belki son durakta böyle
kim bilir
beklenmedik bir şekilde…
*
şimdilik
her ne kadar içinde değilsem
cehennemin kenarı da cehennem
-cehennem: başkası
başkası: cehennem
*
“harabeler içinde harab
yeniden uzak eskimi istemiyorum.”*
* Salih Mirzabeyoğlu, Yaşamayı Deneme
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.